16 Haziran 2011 Perşembe

YOL


Gidip de dönemeyenlerin, gelip de göremeyenlerin acısını her ne kadar anlamaya çalışsak da kişisel olarak yaşamadıkça anlamanın ne kadar zor olabileceğini tahmin edersiniz.

Yollar vardır birleştiren, yollar vardır ayıran...

Çıkılan yollardan yarıda bırakıp geri de dönülebilir bazen. Bir telefon, sıkışan bir trafik, birkaç dakikacık geç kalma, bir aracı kaçırma bazen hayat da kurtarır. Gitmeyi planladığımız yere varamamak henüz zamanı gelmediğini de gösterir. Doğru zaman değildir o an, doğru koşullar yoktur henüz.

Sizin planlarınız değil evrenin şaşmaz planları ve dengesi işlemdedir.

İşlem merkezine müdahaleniz söz konusu değildir.

Kelebek etkisini duymuşsunuzdur, işte bu da böyle bir etkidir. Sizin oraya, o dakika değil, başka bir yere başka bir dakika gitmeniz gerekmektedir bekli de, yani KADERinize... belki de taaa... ezelden belirlenmiş hedefinize…

Yoldan çıkma, yolda ol..

Müşerref ÖZDAŞ

7 Aralık 2010 Salı

BİR ÇİÇEĞİ KOKLARKEN




Ver elini hayat
Ben geldim yeniden
Umut sokağına taşınıyorum.
Yakınında olsa gerek
Mutlu sokak da…

Bir çiçeği koklarken
Düştün aklıma yeniden
Sonbaharda da ısıtırmış güneşin
Şükürden başka
Bana ne gerek?

Yüzümü döndüm sana
Beni bekliyormuşsun
Sen her zaman
Vazgeçen sen değil
Benmişim…

Ama işte geldim,
Bir acı kahveni içip
Renklerinle bezeneceğim
Tondan tona döneceğim…
Ben seni yine seveceğim.

Müşerref ÖZDAŞ

9 Mart 2010 Salı

ÖFKEYLE KORKU KOL KOLA GEZER


Birçok değerimizi temel olarak aileden, sonra toplumdan, ilişkilerden ödünç almıyor muyuz? Öğretilmiş kişilik... melisin... malısın... Ne oluyor sonra? Kendimizle çatışıyoruz öncelikle. Kendimizin, aslında tam anlamıyla kendimiz olmadığını fark ediverince isyan ediyoruz. Ama bu isyanın nereye, kime yönlendirilebileceğini bile tam olarak bilemiyoruz. Çoğu kez de tekrar bir bumerang gibi kendimize dönüyor öfkelerimiz.

Kaybetmekten korkar öfkeleniriz.Ön yargılarımızın değişebilme veya değiştirilme ihtimali bizi korkutur, öfkeleniriz yine. Her şey yolundadır, yine de bir şeyler yaratır, yeni kuşkuları kurgular, yine korkar, öfkeleniriz. Ruhumuzun derinliklerine inmeye başlar, bulabileceklerimize, görebileceklerimize hazır olmadığımızı anlar, yine öfkeleniriz. İçimizdeki öfkeden korkarız. Bizi boğmasından korkarız. O bizi boğmadan biz onu boğabiliriz. Bizi her yönden kuşatmasına izin mi vermeliyiz? Yoksa biz mi onu kuşatmalıyız? Kararlılığımızla, doğru bakışımızla, sevgimizle, inancımızla...

Sevginin gücüne inanmalıyız. Ki o güç,nefreti de, kuşkuyu da, öfkeyi de, yok edebilecek güçtedir. Bu bizim gerçeğimizdir.Sevgimizin gerçeğidir.Gerçeklerimize şaşırabilir, beklentilerimizle yanılabiliriz. Gücümüzü fark edelim ve doğru kullanalım.Ve geçmişi doğru okuyup geleceğimizi doğru yazalım. Uyutalım geçmişi sonsuza dek. En güzel, sevdalı ninnilerimizle...

Öfke, korku, kuşku üç kardeş gibidir.Aç kardeşler. Sevgidir en temel gıdaları. Onu tükettikçe büyürler.Kıskanç kardeştirler üstelik. Kendi bardaklarını doldurup taşıran aç ve kıskanç kardeşler. Kuşku öfke doğurur. Öfke sizi boğmaya çalışır. Geçmiş en güzel hayallerinizi çalıp kaçmış olsa da, bodrum katınızda veya içinizdeki labirentlerde, ya da tavan arasına atılmış hüzün ve acıların arasında güzel anılar da saklanmıştır. Tozlarını alın ara sıra. Umut varsa hala yüreğinizin bir köşesinde,nefret,kuşku, öfke ve korku yavaş yavaş yorulmaya başlayıp uzaklaşacaktır sizden.Arka sokaklarda, çamurlu yollarda arayışlarını sürdürmeye , açlıklarını bastırmaya çalışacaklardır.
MÜŞERREF ÖZDAŞ

13 Şubat 2010 Cumartesi

Yaşam - Aşk - Tutku - Sevgili

Yaşam

Y aşam yüreği
A ğzinda,
Ş aşkın,
A şık
M utlu hissedebilmektir belki. Ve belki de çok daha öteleri...


Aşk

A şk ağır,
Ş iddetli,
K anamalı... bir hastalıktır. Tedavisi zordur. Sık mutasyon geçirir. Derinlerde bir yerde sinsice bekler durur. En savunmasız anınızda tekrar çıkar karşınıza. Ateşi yükseltir genellikle.


Tutku

T uhaftır yaşamak.
U nutulmaz kolay kolay yaşananlar.
T ek başına kalırsın kalabalıklarda da
K imseyi görmez gözün.
U slanmaz, yine düşersin sevdalara...



Sevgili

S en benim gerçeğim,
E n güzel mevsimim.
V er elini, bırakma beni,
G el, bekletme artık, gel.
İ çimi aydınlat
L eylak kokuları alayım kış ayında
İ smini sayıklayayım ateşli hastalıklarda...

Müşerref ÖZDAŞ


5 Ocak 2010 Salı

YÜREKTE BİR İMZADIR SEVDAN


Mutluluktan olsun tüm ağlamalar
Vedanın her türlüsü can yakar.
Ne yaparsan yap,
Acıtacaktır vedalar.
Vedasız gidişler de
Bir o kadar yaralar.
Yürekte bir imza gibi
Bir ömür taşınır sevdalar.
Her nefesinde güne yaydığın
İçinde bir nefes,
Dilinde duadır artık.
Yeniden değdiğinde o nefes o tene,
En onulmaz yaralar kapanır gider.
En dayanılmaz sızılar hafifler.
Kapalı bir zarftadır kalbinin gizemleri,
Bağışla,açacağım,okuyacağım seni.
Vedasız bir sevda yazsın bu defa,
Vedanın her türlüsü bilirsin, can yakar.
Mutluluktan olsun bu defa tüm ağlamalar.
                    Müşerref ÖZDAŞ

25 Aralık 2009 Cuma

KORKULARIM

KORKULARIM


KORKULARIM

Korkuyorum seni sevmekten. İlk defa korkuyorum. Geriye baktım çok defa. İlk defa sevmekten ve seni kaybetmekten korkuyorum. Gördüğüm rüyanın bitmesinden korkuyorum. Sana gelmekten korkuyorum. Özlemekten korkuyorum. İhtimallerden korkuyorum.

Sesim sana özlem dolu.

Gözlerime ışıksın.

Işığımı kaybetmekten korkuyorum ilk defa. Yıkıntıları süpürebilecek gücü verdin bana. Bu gücü bile kaybetmekten korkuyorum. Ne bileyim işte, belki de beni sevmenden korkuyorum. Sana acı vermekten korkuyorum.

Kış ortasında açan çiçeğimdin.

Solmandan korkuyorum. Geleceğim, bekle demiştim. Gelip de seni bulamamaktan korkuyorum.

İçimdeki çocuk sustu bu aralar.

Ya yeniden konuşmazsa benimle? Onu küstürmüş olmaktan korkuyorum. En kötüsü de senin susmandan korkuyorum.

Gülüşlerime hüzün saklı.

Onu görmenden korkuyorum. Mutlu iken zaman çabuk geçermiş. Zamanın geçmesinden korkuyorum. Girdiğim zaman tünelinin ucundaki ışıktan korkuyorum. Kalbimi sana emanet etmekten korkuyorum. En kötüsü de bir ömür sana sevdalı kalmaktan korkuyorum.

Niye ışığım soldu,

Niye güneşimdeki çizgiler?

Ellerini ısıtamamaktan korkuyorum. Sevilmeye doymaktan ama senin aç kalmandan korkuyorum. İçimde uçuşup duran kelebeğin kaçmasından korkuyorum. Ben sihirli elmayı yemekten korkuyorum.

Cennetim oldun.

Cennetten kovulmaktan korkuyorum. Destanlar vardır göz göze geldiğinde yazdırılan. Ben efsanen olmak istedim. Efsaneni duyamamaktan korkuyorum.

Umut bakışlı sevdam,

Kucak açmış, beklerim.

Sahnelerde yankılanan sesin

Taşar sokaklara.

Oyun biter, perdeler iner.

Ben bu perdenin inmesinden korkuyorum. Oyunun bitmesinden korkuyorum.

Doğru anlatırsan bana kendini

Doğru okursan kalbimi,

Doğru yazarım hikâyemi.

Bu hikâyeyi yanlış yazmaktan, seni anlayamamış olmaktan korkuyorum.

Gözlerinde hüzün var,

Belki birazdan

Çekip gideceksin.

Çekip gitmenden korkuyorum.

Dünya yorgun,

Sen dargın.

Gölgene her bakışında

Beni göreceksin.

Baktığında beni görememenden korkuyorum.

Geceler bitmesin isterim,

Gün doğmasın.

Düşlerimdeysen eğer sen.

Düşlerime girmemenden korkuyorum.

Mavi bir rüya idi yaşam,

Gözleri açık seyre dalınan.

Seninle birlikte seyredememekten korkuyorum.

Yitik zamanlarda kalmasın duru gölüm

İçinde kuğuların yüzememesinden korkuyorum.

Evren hangi uzunlukta

Bir cümleye sığar,

Ve kaç heceye bölünür?

En uzun cümlem sen olmalısın. Olamamandan korkuyorum.

Ben galiba saçmalıyorum.

Yazan: Müşerref ÖZDAŞ


22 Aralık 2009 Salı

ARALIK 2009 İKİNCİ PAZARTESİ


ARALIK 2009 İKİNCİ PAZARTESİ
Hoş geldin gerçeğim
Karda açıveren kardelen
Vaktinden sonra gelen,
Geçmişi sürgün eden,
Hoş geldin…
Şarkıların ağlamasın
Sarıl sevdanın boynuna
Bir ömür borçlu kalmaya
Ben de razıyım.
Saatler sabaha yakın,
Gözlerim darılmış uykuya.
Aralık 2009 ikinci pazartesi
Ruhum şu an
Tam bir serseri.
Yüzümde senden kalan
Koskoca bir gülümseme,
Derin uykulardan yeni uyanmışım.
Geçmiş artık sürgün edilmiş.
Gözlerindeki ateş
Güzel günlere özlemin ateşiydi.
Umudun ateşiydi,
Sevdim seni.
Hoş geldin sevdam
Karda açıveren kardelen
Vaktinden sonra gelen,
Geçmişi sürgün eden,
Hoş geldin esperanzam.
Müşerref ÖZDAŞ